Lyon, Paris'ten sonra Fransanın en büyük kenti. Arabayla Cenevre'den Lyon'a gitmek sadece bir buçuk saat sürdüğünden biz de Yener'le Cenevre'nin tekdüzeliğinden bunaldığımız zamanlarda kendimizi bu Paris ile Marsilya arasında kalan güzel şehire atıyoruz.
Lyon yaz-kış dolu, kıpır kıpır bir şehir. Alışverişi seven biriyseniz yeni şehirde bilinen markaların mağazalarında alışverişinizi yapıp, yorulduğunuzda modern cafelerden birinde kahvenizi yudumlayarak kuruvasanınızı yiyebilirsiniz. Fakat ben asıl eski şehiri (Vieux Lyon) seviyorum. Çünkü eski Lyon bende 'ruhu var' hissi uyandırıyor. Zaten mimari ve tarihi güzellikleri nedeniyle UNESCO'nun dünya mirası listesine girmiş.
Lyon'un bir diğer ünü ise yemekleri. Fransa'nın başkenti nasıl Paris'se, Fransız gastronomisinin başkentide Lyon'dur. Ben de eski şehirin içerisindeki dar sokakların iki yanına sıralanmış restaurantlarında yemek yemeyi çok seviyorum!
İçinde su olmayan şehirler bana çok bunaltıcı gelir. Bu su deniz ise ne ala ama göller, nehirler de kabulumdür. Lyon bu konuda da şanslı, içerisinden geçen Rhone ve Saone nehirleri şehrin güzelliğini tamamlıyorlar.
Artık sizi fotoğraflarla başbaşa bırakıyorum. Siz verin kararınızı: Lyon Paris'i döver mi acaba?
Bu minikler eski şehirin sokaklarında bir anda karşımıza çıktı. Bir masal sahnesi gibi durmuyor mu?
Yener'le pozumuzu da verdik.
Veeeeee sıradaki fotoğraf benden bloğun sevgili kadınlarına gelsin :)